Eğitimde Sanal ve Artırılmış Gerçeklik Teknolojileri

 

Eğitimi baştan sona şekillendiren koronavirüsün etkileri, kalıcı hale geliyor. Hem yüz yüze hem de uzaktan eğitimin bir arada yürütüldüğü hibrit modeller, birçok ülkede yeni eğitim öğretim dönemleri için uygulanmaya hazırlanıyor. Bu noktada eğitimde kişiselleştirilmiş, sürükleyici, yenilikçi ve 3 boyutlu öğrenme ortamları sunan sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojilerine olan ilgi de artıyor.


Sanal ve artırılmış gerçeklik unsurlarını bir bilgisayarda bir araya getiren teknoloji firmaları, sunduğu uygulamalarla dersleri interaktif, pratik ve etkileşimli hale getirmeyi ve sunulan eğitimin kalitesini artırmayı amaçlıyor.

Eğitimin geleceği hakkında bilgi veren uzmanlar, teknolojiyle harmanlanmış eğitimin, geleneksel öğretimden daha çok öğrencilerin nasıl öğrendiklerini keşfetmeleri üzerine odaklandığını söylüyor. Aynı zamanda kişiselleştirme çabası sayesinde, bireysel öğrenme stilleri eğitimin geleceğinin merkezinde yer alıyor. Artan teknolojik gelişmelerle birlikte, yenilikçi ve uygulamalı öğrenimi içerecek şekilde eğitim gelişiyor.

Uzaktan eğitim modelinin kalıcı hale gelmesiyle, teknolojinin öncü olduğu sistemlere talep artıyor


Koronavirüs sonrasında uzaktan eğitim ve hibrit eğitim modelleri, eğitim ekosisteminde kalıcı hale geliyor. Bu nedenle teknolojinin öncü olduğu eğitim modellemelerine talebin daha da artması bekleniyor.

Uzaktan bir eğitim modelinde, yüz yüze iletişim halinde olunmayan öğrencilerle deneyimsel öğrenmeyi yönetmek oldukça zor bir yöntem. Uzaktan ve yüz yüze eğitimde sınıflarda öğrenci verimliliğini artırmak için harmanlanmış bir öğrenme yaklaşımını benimsemek bu nedenle önem arz ediyor. Bu nedenle teknolojiyle harmanlanan bir eğitim modeline olan ilgi ve talepler artış gösteriyor. Zamanla bu ilginin ve taleplerin daha da artacağı tahmin ediliyor.

Hibrit öğrenme ortamlarında, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına göre iş birliğine ve farklı öğrenme stillerine uygun eğitim içerikleri sunuluyor. Sürükleyici, uygulamalı, kapsayıcı ve 3 boyutlu eğitim içeriklerini ve duyusal uyaranları kullanarak, öğrencilerin deneyimleyerek öğrenmesini sağlanıyor.  Öğrenciler geleneksel sınıflarda erişemeyecekleri nesneleri görselleştirebiliyor, etkileşime geçebiliyor ve hissedebiliyorlar. Bu eğitim modeliyle öğrenciler derslere aktif olarak katılıyor, 21. yüzyıl becerilerin sergiliyorlar ve öğrenmeye daha istekli oluyorlar.

Öğrencilerin alıştıkları teknolojinin ötesinde, yeni dünyalar keşfedebiliyor ve üretebiliyorlar


Eğitimde sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojisi, öğrencilerin alıştıkları teknolojinin ötesinde, yeni dünyalar keşfedebilecekleri, yenilikçi, sezgisel ve devrim niteliğinde bir öğrenme deneyimi sunuyor. Bu uygulamalar, öğrencileri müfredatla uyumlu öğrenme deneyimleri ile buluşturuyor. Öğrenciler, disiplinler arası konulara odaklanarak birden fazla müfredat alanında kavramlar hakkında bilgi ve anlayış oluşturuyorlar. Öğretimi ve öğrenmeyi merak ile destekleyen, deneyimler ve ortamlar sağlanıyor. Öğrenciler sorular sorarak, bilgi toplayarak, modeller geliştirerek, fikirleri test ederek, verileri analiz ederek ve sonuçlar geliştirerek öğreniyorlar. Öğretmenler için ise öğrencilere ders boyunca yardımcı olacak araçlar ve kaynaklar oluşturarak öğretmek kolaylaşıyor.

Geliştirilen bu teknolojiler, öğrencilerin iki boyutlu bir şekilde değil, 3 boyutlu bir şekilde düşünmelerini sağlıyor


Artırılmış ve sanal gerçeklik uygulamaları içeriğinde yer alan her uygulama, müfredat kazanımlarına uygun tasarlanmış etkinlikleri içeriyor. Örneğin; fen derslerinde kalbin yapısının ve işleyişinin öğrencilere anlatılması her zaman oldukça zor olmuştur. Yıllar boyunca öğretmenler, öğrencilere nasıl bir yapıya ve işleyişe sahip olduğunu göstermek için kalp diseksiyonları yaparlar. Ancak öğrenciler kalp artık çalışır durumda olmadığı için kalbi atarken gözleyemezler. Ya da kalbin odacıklarının, kapakçıklarının ve damarların daha ince ayrıntılarını göremezler çünkü hepsi birbirinin üzerine katlanmış şekildedir. Ancak tasarlanan bu eğitim modelinde, bu süreç öğretmen ve öğrenci faydasına yönelik bir değişiklik oluşturmaktadır. Öğrenciler, kalemlerini kullanarak kalbin kapakçıkları arasında gezinebilirler. Nasıl çalıştığını anlamalarına yardımcı olmak için kalbi parçalara ayırabilir ve tersine çevirebilirler. Geliştirilen bu teknolojiler, öğrencilerin iki boyutlu bir şekilde değil, 3 boyutlu bir şekilde anlamalarını geliştirmelerine olanak tanıyan daha derin bir etkileşim düzeyi ve daha derin bir öğrenme düzeyi oluşturur.

Klasik eğitim modellerinin yerini kişiselleştirilmiş, sürükleyici, yenilikçi ve 3 boyutlu öğrenme ortamları sunan sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojileri alıyor


Klasik eğitim modellerinin yerini kişiselleştirilmiş, sürükleyici, yenilikçi ve 3 boyutlu öğrenme ortamları sunan sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin alması, bu açıdan oldukça heyecan verici. Sanal gerçeklik, eğitici içeriğin öğrencilere aktarılma yöntemini dönüştürerek merakı teşvik ediyor, ilgiyi artırıyor ve geleneksel sınıf ortamlarında her zaman mümkün olmayan görselleştirmeler sunuyor.

Bu şekilde öğrenciler yaşayarak öğreniyorlar. Bir lise öğrencisi sınıf ortamında kasları öğrenirken, bir video izlemek ya da kitapta okumak yerine artırılmış gerçeklik teknolojisi ile sanal bir kolu hareket ettirebiliyor ve açıktaki bir kol kasının kasılmasını görebiliyor. Başka bir uygulamayla öğrenciler aslında bütün bir devre kartı inşa edebiliyorlar. Aynı zamanda motorları çalıştırabiliyor, ışıkları yakabiliyor vb. şekilde devre elemanlarını birleştirebiliyorlar. Aynı zamanda plastik, metal, cam gibi çeşitli malzemelerin iletkenliğini de test edebiliyorlar.

Artırılmış ve sanal gerçeklik yönteminin kullananıldığı eğitim modelleri daha derin öğrenmeyi geliştirmeye yardımcı oluyor. Öğretmenlerin önceden kurdukları etkinlik düzenekleri kaybolmuyor. Sistem aynı zamanda öğrencilerin çalışmalarını da kaydederek öğretmene gönderilmesine olanak veriyor.

Kaynak:Cybermagonline

 

Yazımızı Nasıl Buldunuz?

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*