Kevin Mitnick
Mitnick, Amerikan Adalet Bakanlığı tarafından “Amerikan tarihinin en çok aranan bilgisayar suçlusu” olarak adlandırılıyor. Peki bu ünvanın ve korkunun arkasında ne var ? Mitnick’in yaşantısı belki ilham verici belki tembihleyici olduğundan Track Down filmine dahi ilham olmuş. 90’lara kadar bilgisayar endüstrisinde Amerika’nın en önemli şirketlerinden biri olan Digital Equipment Corporation’ın (DEC) ağını hackleyen Mitnick, bu girişiminden sonra yakalandı ve kendini hapishanede buldu. ABD merkezli köklü bir bilgisayar üreticisi olan DEC, bilgisayarları, yazılımları ve çevre birimleri de dahil olmak üzere zamanının önde gelen bilgisayar üreticilerinden birisiydi. Mitnick bu saldırı sonrası bir yıllık hapishane macerasının ardından üç yıllık gözetimli serbestliğe kavuşarak bu hayattan sıyrılmaya çalıştı. Ancak tüm çabalarına rağmen istikrarını korumakta zorlandı ve gözetimli serbestliğinin son dönemlerinde kaçarak 2,5 yıl boyunca hacklenmedik kurum bırakmadı. Eylemleri arasında milli güvenlik uyarı sistemini aşmak ve şirket sırlarını çalmak da bulunuyor. Tüm bu olaylardan sonra Mitnick sonunda yakayı ele vermekten kurtulamadı. Beş yıllık hapis cezası ile çarptırılan Mitnick cezasını çektikten sonra bilgisayar ve dijital güvenlik konusunda konuşman olarak görev aldı. Şimdilerde ise kendi kurduğu Mitnick Security Consulting şirketini işletiyor.
Jonathan James
Jonathan James’in namı diğer “c0mrade”’nin hikayesi ise Mitnick’e nazaran trajik sonlu bir hacker öyküsü. Çok genç yaşlarda siber dünyaya adımını atan ve dijital dünyanın güvenli bir yer olmadığını keşfeden James, hackerlık kariyerine de o dönemlerde başladı. Pek çok ticari ağa ve devlet ağına saldırıda bulunan hacker, bu kurumların güvenlik ağını aşmakta pek de zorlanmadı ve girişimlerine yakalanıp hapse yollanana kadar devam etti. Tüm bu olaylar olurken James hala reşit değildi ve bu durum olaylardan sıyrılmasına yardımcı olmadı. James’in en olaylı işi ise NASA’nın ağına sızmasıyla oldu. Uluslararası Uzay İstasyonunun çalışma prensiplerini öğrenmeye yetecek kadar, yaklaşık 1,7 milyon dolar değerinde kaynak kodu indiren James NASA’ya pahalıya mal oldu. Sızıntıyı araştırmak için tüm sistemi üç hafta boyunca kapatmak zorunda kalan NASA’ya bu ek süre de 41 bin dolara patladı. James’in hikayesini trajik yapan şey ise tüm olanlar,olaylı ve kovalamacalı hayatı veya NASA’yı hacklemesi değildi. 2007 yılında pek çok yüksek profilli şirket, ağlarına yapılan kötü niyetli saldırılarla sarsıldı. Suçu üstlenen bir hacker veya grubu çıkmadı. James her ne kadar kabul etmese de araştırmanın göbeğinde bir şüpheli olarak yer almaktan kaçamadı. 2008 yılında ise işlemediği suçlardan dolayı suçlanacağını ve hapsedileceğini düşünen hacker 25 yaşında intihar etti.
Albert Gonzalez
Gonzalez, James ve Mitnick’in aksine bireysel çalışan başınabuyruk bir hacker değildi ve kendi grubuyla çalışıyordu. ShadowCrew isimli grubun lideri olan Gonzalez, kredi kartı bilgilerini çalıp satıyor, kimlik hırsızlığıyla ilişkili suçlar için sahte pasaportlar, sağlık sigortası için kartlar ve hatta sahte doğum sertifikaları düzenliyordu. Gonzalez’i ünlü yapan olay ise iki yıllık bir sürede 170 milyonun üzerinde kredi kartı ve banka kartı numarası çalmasıyla oldu. Daha sonra Heartland Payment Systems ve TJX Companies’in sistemine giren Gonzalez bu şirketlerde depolanan kredi kartı numaralarını da çaldı. Sonunda yakalanan Gonzalez 20 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. 2025 yılında hapis cezası sona erecek olan siber suçlunun faaliyetlerine devam edip etmeyeceği merak konusu.
Kevin Poulsen
Dark Dante olarak bilinen Poulsen, ününü telefon sistemlerinin çetrefilli yapısına ilişkin bilgisini kullanarak elde etti. Radyo istasyonlarının telefon hatlarını hackleyerek yapılan yarışmalarda kendini sürekli “kazanan dinleyici” olarak ayarlayan Poulsen bu şekilde bir Porsche bile kazandı. Her ne kadar kendine Dark Dante dese de Poulsen medya tarafından “Dijital suçların Hannibal Lecter’ı” olarak anılıyordu. Tabii sevgili Poulsen federal sistemi hackleyip telefon dinlemelerini çalınca FBI’ın arananlar listesine bir numaradan giriş yaptı. Markette yakalanan Poulsen, 51 aylık hapis ve 56 bin dolarlık para cezasına çarptırıldı. 1995’te hapisten çıkan Poulsen’ın kariyeri ise bu noktadan sonra tamamen değişmiş. Gazeteci olarak çalışmaya başlayan Poulsen, Wired’da kıdemli editör. Hatta 2006’da MySpace’te yer alan 744 seks suçlusunun kimliğini belirlemede hukuk güçlerine dahi yardım etmiş.
Gary McKinnon
“Solo” olarak anılan McKinnon’ın en büyük askeri bilgisayar hacklerinden birinin arkasında olduğuna inanılıyor. 2001 Şubat’tan 2002 Mart’a uzanan 13 aylık süreçte McKinnon Amerikan Silahlı Kuvvetler ve NASA’ya ait 97 bilgisayara erişim sağlamış. McKinnon’ın iddiasına göre kendisi bir araştırma yapıyormuş. UFO’lara ilişkin gizlenen bilgilere ulaşmak ve enerji sistemlerine ilişkin baskılamaya bakmak niyetindeymiş. Ancak Amerikalı yetkililer McKinnon’ın pek çok kritik dosyayı sildiğini ve 300 bilgisayarı açılamaz hale getirerek 700 bin dolarlık zarara yol açtığını belirtince işler değişmiş. McKinnon, İskoç asıllı olması ve İngiltere’nin dışında eylemlerini yapması sayesinde 2005 yılına kadar Amerikan hükümetinden kaçmayı başardı. 2005’te suçluların iadesi hükmüyle yüz yüze geldi. Temyize giden davanın sonunda Theresa May, McKinnon’ın çok hasta olduğunu ve iadesinin insan haklarına aykırı olacağını gerekçe göstererek McKinnon’ı iade etmeyi reddetti.
Robert Tappan Morris
Kim “iç ısıtan” bir baba oğul hikayesi dinlemek istemez ki? Robert Tappan Morris bilgisayarlara olan bilgisini Bell Labs ve sonrasında NSA’de çalışan babası Robert Morris’ten öğrenmiş. Morris’in de unvanı ve becerileri meslektaşlarından geri kalır değil. Kendisi dünyanın ilk bilinen bilgisayar solucanını (worm) üreten kişi. 1988’de Cornell Üniversitesinde eğitim hayatına devam ederken Worm’u üreten Morris’in amacı internetin “büyüklüğünü” ölçmekti. Ancak Morris’in gözden kaçırdığı şey ürettiği virüsten bilgisayarların birden fazla kez etkilenebileceğiydi. Her bir enfeksiyon beraberinde bilgisayarı daha da yavaş hale getirdi ve 6 binden fazla bilgisayar kullanılamaz hale geldi. 1989’da bilgisayar sahtekarlığı ve suistimal yasası gereği suçlu bulunan Morris, üç yıllık gözetimli serbestlik, 400 saatlik kamu hizmeti ve 10 bin dolarlık para cezasına çarptırıldı. Morris’in sonu ise MIT’de bitti. Bordrolu profesör olan Morris aynı zamanda Y Combinator şirketinin de kurucularından.
Loyd Blankenship
Hack camiasında The Mentor adıyla tanınan Blankenship, 1970’lerden bu yana aktif olan hackerlardan. Pek çok hack grubunda da yer alan Blankenship’in dahil olduğu gruplardan en bilineni Legion of Doom (LOD). Adeta bir DC kanunsuzu… Blankenship’in tutuklanma hikayesi ise çok gizli hükümet sırlarına erişmesinden ziyade yayınladığı bir makale. Conscience of a Hacker and Hacker Manifesto olarak da bilinen Mentor’s Last Words makalesini kaleme alan Blankenship, 1986’da bu yüzden tutuklandı. Makale hack kültürünün mihenk taşlarından sayılıyor. Blankenship, kaleme aldığı bir diğer kitap olan GURPS Cyberpunk üzerinde çalışmak için 1989 yılında Steve Jackson Games tarafından işe alındı. 1990’da ise Amerikan Gizli servisi evine baskın yaparak oyunun kural kitabına el koydu. Gizli Servis’in gerekçesi kitabın bilgisayar suçları için bir rehber olduğu yönündeydi. O dönemden beri hack’e tövbe eden Blankenship şimdilerde müzisyen ve oyun geliştiricisi olarak hayatına devam ediyor.
Julian Assange
16 yaşında Mendax kod adıyla hack dünyasına giriş yapan Assange, dört yıllık hareketli bir süreç içinde Pentagon, Lockheed Martin, NASA, Citibank ve Stanford Üniversitesi de dahil olmak üzere pek çok şirket, devlet ve eğitim kurumunun ağına sızdı. Ancak Assange’i çoğunlukla WikiLeaks’ten tanıyoruz. Hack dünyasına en uzak kişilerin dahi bir kez olsun adını duyduğu WikiLeaks, 2006 yılında hayatına başlayan ve açıklanmayan kaynaklardan gelen gizli bilgileri sızdıran bir site olarak öne çıkıyor. Assange hakkında soruşturma başlatan Amerikan hükümeti 2010 yılında kendisini casusluktan suçlu buldu. Assange şimdilerde Londra’daki Ekvator elçiliğine sığınmış durumda. Amerika’ya teslimini engellemeye çalışıyor.
Guccifer 2.0
Gelelim gerçek kimliği bilinmeyenlere. Guccifer 2.0’ın kim olduğundan kimse tam olarak emin değil. Tek bir kişi de olabilir, tek bir kişi gibi davranan bir grup da olabilir. İsmi ise Romanyalı hacker Guccifer’a saygı duruşu niteliğinde. Guccifer Amerikan hükümetine ve diğer politik söhreti olanlara yaptığı saldırılarla biliniyor. Guccifer 2.0’ın izlediği yol da çok farklı değil. 2016 yılı Amerikan Başkanlık seçimlerinde Demokratların ağına sızan Guccifer 2.0, binlerce dokümanı WikiLeaks başta olmak üzere pek çok yere sızdırdı. Guccifer 2.0’nin ardında her ne kadar Rus istihbaratı olduğu düşünülse de, Guccifer 2.0, Rus değil Romanyalı olduğunu iddia ediyor. Amerikan Başkanlık Seçimlerinden önce ortadan kaybolan Guccifer 2.0, Ocak 2017’de Rus istihbaratıyla bir bağı olmadığını açıklamak için ortaya çıktı. Şimdilerde nerede olduğu bilinmiyor.
Anonymous
En popüler hacker topluluğu diyebileceğimiz siber dünya fenomeni haline gelmiş olan hack grubu Anonymous, tüm zamanların en çok bilinen dijital kanunsuzları olabilir. Anonymous tek bir insandan ziyade aralarında herhangi bir üyelik ya da hiyerarşi bulunmayan bir gruptan oluşuyor. Yani hemen herkes Anonymous adı altında hareket edebiliyor. Anonymus adlı hack grubu 2003’teki büyük çıkışlarının ardından Amazon, PayPal, Sony, Scientology Kilisesi gibi hedeflere yaptığı saldırılarla biliniyor. Aynı şekilde hack grubunun Avustralya, Hindistan, Suriye, Amerika ve daha pek çok farklı devlete de saldırıları bulunuyor. Anonymous günümüzde hack aktivitelerini sürdürmeye devam ediyor. 2011’den bu yana Anonymous’tan “ayrılmış” iki hack grubu da mevcut: LulzSec ve AntiSec.