İstihbarat ve kripto para ilişkisine dair süreci daha iyi anlayabilmek için öncelikle ‘Kripto para nedir?’ sorusuna kısaca değinmekte fayda vardır. Blockchain denilen ve kabaca ‘kripto para cüzdanı’ olarak tanımlanan bir sistem üzerine tüm süreç oturtulmuştur. Bu sistem üzerinden sanal paralar oluşturulup, üreteni de sahibi de belli olmayan bu emtia, kripto para olarak kabul edilmektedir.
Dijital verinin kopyalanmasına değil dağıtılmasına izin veren, blok zinciri olarak kabul edilen blockchain, veri kayıtlarını dağınık olarak milyonlarca farklı ağ üzerinde tutar ve böylece bilgilerin hacklenmesi gibi bir ihtimal de ortadan kalkmış olur.
Önümüzdeki 50 yıl içinde her işlemi bu ağ sistemi üzerinden yapmanın mümkün olabileceğini ifade eden uzmanlara göre; tüm kamu hizmetleri, nikâh işlemleri ve hatta seçimlerde oy kullanma dahi bu sistem üzerinden yapılabilecektir.
Sürekli olarak reklam edilen ve ‘siz de yapabilirsiniz’, ‘kripto madenciliğinden binlerce dolar kazanmaya hazır mısınız?’ gibi cümleler sizi aldatmasın. Çünkü teoride böyle lanse edilse de pratikte pek öyle olmadığını söylemek gerekir.
Kripto para madenciliği süreci şu şekilde ilerlemektedir: Veri madenciliği denilen sistemi işleterek bir sanal para kazanırsınız. Bunun için çok güçlü bilgisayarlar, hızlı bir internet ve gerçekten de bu alanda yetişmiş beyinler gereklidir. Tüm bunlar kripto para dünyasının sıradan insanlar için yapılmadığı gerçeğine bizi götürür.
ABD Seçimlerinin Manipülasyon Giderleri Bitcoin Madenciliği İle Sağlandı
Biraz daha açacak olursak; Donald Trump’ın ilk seçildiği dönem olan 2016’da manipülasyon haberleri ve bu sürece dair resmi raporları halen hatırlıyoruz. Bu rapora göre; Rusya’nın askeri istihbarat teşkilatı GRU(Rusya Genelkurmayına bağlı bir askeri istihbarat teşkilatı olan Rusya Baş İstihbarat Dairesi)’da çalışan 15 kişi Bitcoin madenciliği yaparak sanal para kazanmış, ABD seçimlerinin manipülasyonuna dair eylemlerin finansmanı bu şekilde sağlamıştı. Batı, Rusya’da bu işlerin çok farklı imkânlarla yapıldığı iddiasını ortaya attı ve eski bir nükleer santralde Bitcoin madenciliği yapıldığını, buradan elde edilen gelirle farklı işlerin fonlandığını öne sürdü.
Bizler bu işin arka planını öğrenemeden bu defa yine ABD’den bambaşka bir olay patladı. Kongre binasının basılmasına ilişkin yürütülen soruşturmada FBI bazı kritik bilgilere ulaştı. Buna göre eylemcilere 500 bin doların üzerinde sanal para gönderilmiş ve kaos ortamı yine Bitcoin üzerinden finanse edilmişti.
Tabii göstericilere bu parayı gönderen kişinin Paris’teki otel odasında yüksek doz uyuşturucu alarak öldüğünü de hemen belirtelim. Bu kişi gerçekten yüksek dozdan mı öldü, başka bir şekilde mi öldürüldü sorusu ise şu an için cevaplanamadı.
İstihbarat Örgütleri Bu İşin Neresinde?
Bu noktada akıllara gelen en temel soru bütün işi ‘gizlilik’ üzerine kurulu istihbarat örgütlerinin bu sürecin neresinde olduğu.
Öncelikle tekrardan belirtmeliyiz ki; kripto paraların sahibi olmadığından izleri sürülemez. Kullandığımız basılı paraların mutlaka bir şekilde izi sürülebilir. Ama kripto para ile bu izin sürülebilmesi ihtimali de ortadan kalkmış oluyor.
İstihbarat örgütleri için blockchain ağının muhteşem bazı özellikleri vardır. Birincisi elbette ki gizliliktir. Parayı üreten de gönderen de bilinemez. Ya da içeride bir köstebek olması, sizin operasyonlar için harcadığınız paraları ifşa etmesi gibi bir skandal ihtimali de yok. Bu istihbarat birimleri için oldukça önemli.
Ülkelerin istihbarat örgütlerinin bütçeleri olur. Bunlar ‘örtülü ödenek’ olarak kabul edilir. Ama bazen istihbarat kuruluşları da finansman sorunları yaşarlar. İşte bu sistemin diğer avantajı burada ortaya çıkıyor. Kripto para madenciliği için çok güçlü donanım, iyi bir bütçe ve zekâ gerektiğinden bahsetmiştik. Bu üçü de istihbarat örgütlerinde var. Yani bir istihbarat örgütü kripto para madenciliği ile çok büyük paralar kazanabilir, bu paralar ile operasyonlarını finanse edebilirler.
İşin bir diğer boyutu ise kripto paraların getirdiği kolaylıktır. Bilindiği üzere; istihbarat menşeli her operasyonun bir mali boyutu da olur. İstihbarat örgütleri, hedef ülkede yapacakları operasyonları finanse etmek için yüklü miktarda paraları çok farklı yollarla ülkeye sokmak zorundadırlar. Kimi zaman gemide kimi zaman bir TIR’ın zulasında ya da bambaşka yerlerde. Ancak bunların hepsi risk demektir ve operasyon başlamadan bitebilir.
Kripto Para Trafiğinin Bankacılık Ağının Dışında İşlemesi Bir Avantaj
Bugün ise kripto para kullanarak bu kadar zorlu bir engeli çok basit bir şekilde geçmek mümkün. Çünkü mevcut kripto para trafiği bankacılık ağının dışına cereyan ediyor. Bu sistem, bankaların çok sıkı denetlendiği ülkelerde avantaj sağlarken aynı zamanda bankacılık sisteminin neredeyse hiç olmadığı ülkelerde bir şekilde karşı tarafa para transferini sağlıyor.
Bu ise, illegal işlerle kripto para arasındaki ilişkiyi de gün yüzüne çıkarıyor. Fidye yazılımı saldırganlarının, Türk gemicileri rehin alan deniz korsanlarının kripto para üzerinden ödeme isteği, illegalin olduğu her yerde kripto paranın olacağının en bariz göstergesidir.
Bütün bunlara karşı Türkiye’nin elbette bazı adımları atması gerekliydi. İşte geçen haftalarda yayınlanan Merkez bankası yönetmeliğinde yapılan değişiklik bunların ilkiydi. Bu kadarla yetinilmeli mi? Hayır! Peki daha neler yapabiliriz?
Kripto Para Madenciliği Milli Güvenlik Unsurlarının Radarında Olmalı
Kripto madenciliği milli güvenlik unsurlarının radarında olmalıdır. Yoksa karşı tarafın istihbarat operasyonlarına açık bir ülke haline gelebilir ve bu tür operasyonların kripto paralarla kolayca finanse edilmesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu süreç bir ‘istihbarata karşı koyma’ faaliyeti olarak düşünülmeli ve karşı planlar buna göre yapılmalıdır.
İşin bir diğer boyutu ise; Maliye Bakanlığı ve MASAK’ın yapması gerekenlerdir. Kripto para işlemlerinin hacimleri ve mümkün olan diğer bütün hareketler izlenerek herkesin çok kolay bir şekilde işlem yapabileceği bir ortama müsaade edilmemelidir. Son değişiklik kısmen bunu da sağlamaktadır. Ülkemizde patlak veren THODEX olayı da bu konuya daha fazla önem verip gerekli tedbirlerin alınması hususunu destekler mahiyettedir.
Tabi bu işler yapılırken birileri, bazı art niyetli aklı evveller, atılacak adımların demokrasiyle bağdaşmadığını ileri süreceklerdir. Sakın bu gibi bir durum kimsenin aklına gelmesin çünkü bağımsız ülkeler kendi sınırları içindeki finansal faaliyetleri kontrol etmek, gerekli gördüğünde vergilendirme hakkına sahiptir.
Kripto para meselesi her alanda büyük bir dalga şeklinde çok güçlü olarak kendini gösterecektir. Bu dalgaya ne kadar hazır olursak etkisi de o kadar küçük hissedilecektir. Bu nedenle kurumlarımızın tam bir koordinasyon içinde bu alana kanalize olması milli varlığımız ve güvenliğimiz için oldukça hayatidir.
Kaynak: CyberMagOnline
İlk yorum yapan olun