Teknolojide yaşanan gelişmeler artık doğrudan sosyal hayatımızda da hissedilir hale geldi. Özellikle yapay zeka kullanılarak oluşturulan ürün ve hizmetlerin piyasaya sunulması, tüketici deneyimlerini de farklılaştırmaya başladı.
Reklam sektörünün de yapay zekaya başvurması ilginç uygulamaları beraberinde getirdi. Örneğin, geçtiğimiz günlerde ‘deepfake’ kullanılarak sanatçı Kemal Sunal’ın bir reklam filminde canlandırılması, oldukça ses getirdi.
‘Deepfake’ nedir diye kısaca açıklamak gerekirse, yapay sinir ağları yoluyla bir kişinin görüntüsü ya da sesinin bir başka kişinin görüntüsü ya da sesiyle ayırt edilmesi oldukça güç olacak bir şekilde değiştirilmesi olarak ifade edilebilir. Bu yöntem ile reklam filminde Sunal’ın gerçekçi bir benzeri yaratılmıştır. Esasında deepfake geçtiğimiz yıllarda özellikle Hollywood’daki sansasyonel videolarla gündeme gelmişti.
Çeşitli platformlarda karşılaşmaya başladığımız bu sahte videoların hukuki açıdan farklı yansımaları söz konusu olabiliyor. Bu yöntemde de pek çok veri kullanılıyor ve bunların büyük bir kısmı da ses ve görüntü verisi olması dolayısıyla kişisel veri içeriyor. Bu bakımdan kişisel verilerin, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve ilgili mevzuata uygun olarak işlenmesi gerekiyor. Örneğin, görüntüleriniz kullanılarak oluşturulan müstehcen bir video olduğunu varsayalım. Burada KVKK’nın “hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma” ilkesine aykırılıktan söz edilebilecektir. Kişisel verilerin korunması dışında, “deepfake” ile üretilen çıktılar, fikri mülkiyet hakkı ve ifade hürriyetini de ilgilendirebiliyor.
ÖLÜMLE KİŞİLİK SONA ERİYOR
Sunal’ın canlandırıldığı reklam filminde ise ölmüş bir kişinin yer alması konuya farklı bir boyut kazandırmaktadır. Deepfake yöntemi ile büyük miktarda ses ve görüntü verisi yani kişisel veri işleniyor. Bu kapsamda ilk olarak, söz konusu kişisel verilerin KVKK ve ilgili mevzuata uygun olarak elde edilip edilmediği konusu gündeme gelebilir. Reklam filmine bakıldığında ise ölen kişilerinin kişisel verileri ile ilgili bir değerlendirme yapmayı gerektiriyor. Bu hususa ilişkin, ölen kişilerin verileri ile ilgili, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun 18/09/2019 tarihli ve 2019/273 sayılı bir karar özeti bulunuyor. Karar özetinde, Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başladığı ve ölümle sona erdiği hükmünün yer aldığı ve KVKK’nın 3’üncü maddesinde ise ilgili kişinin “kişisel verileri işlenen gerçek kişi” olarak tanımlandığına yer veriliyor. Bu çerçevede Kurul, ölümle kişiliğin sona ermesi dolayısıyla ölmüş kişilere ilişkin verilerin kişisel veri olmadığı görüşünde.
TELİF HAKKI DOĞABİLİR
Deepfake kullanılarak üretilen çıktıların telif hukuku anlamında eser olarak kabul edileceğine ilişkin görüşler de mevcut. Avrupa Birliği’nin (AB) son yayınladığı “Trends and Developments in Artificial Intelligence – Challenges to the Intellectual Property Rights Framework” raporunda da yapay zeka ile ortaya çıkan ürünlerin eser olarak kabul edilebileceği dile getirildi. Bu durumda ise oluşan yeni eser üzerinde de fikri haklar söz konusu olabilir. Bu noktada da, eseri oluşturan ölen kişinin görüntüsünün ve/veya sesinin mirasa konu olup olmayacağı ayrı bir tartışma konusunu oluşturuyor.
Ölen kişilerin verilerinin kullanılması miras hukukunu da akla getiriyor. Miras hukuku alanında çalışan Avukat Ece Ergün ise ölen kişilerin deepfake videolarında yer almasının mirasçıların durumuna etkisi ile ilgili olarak şunları dile getirmiş:
“Genel kural, kişilerin ünlü olup olmamasının bir önemi olmaksızın, ölüm ile birlikte ölen kişinin sadece devir ve intikal edebilen özel hukuk ilişkilerinin mirasçılarına geçmesidir. Ölenin mal varlığı mevcudiyetini korur ve mirasçı sıfatını haiz kişilere geçer. Ancak kişilik hakları denen kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklar ölüm ile son bulur. Kişilerin ölümü ile mirasçılarına (uygulamada her ne kadar karşımıza aile üyeleri olarak çıksa da miras hukukunda düzenlenen bazı özel durumların varlığı halinde mirasçıların ölenin aile üyeleri olmama ihtimali olabilir) geçen haklar mal varlığına ilişkin haklardır. Ünlü bir kişiden bahsedildiği ve o kişinin haklarının tartışıldığı bir durumda, kişinin mal varlığına telif haklarının da dahil olacak olması nedeniyle deepfake vb. uygulamalarla yeni eserlerin meydana getirilmesi halinde mirasçılar, ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde, zaten haklarını talep edebiliyorlar.”
ÖLÜNÜN KİŞİLİĞİNE SALDIRIYA TAZMİNAT YOLU VAR
Avukat Ece Ergün, kişiliğin ölümle son bulması sebebiyle ölen kişi adına herhangi bir hak iddiasında bulunmanın mümkün olmadığını da belirtmiş. Ölen kişinin dava açmasının mümkün olmaması tam olarak onun yakınları/mirasçıları tarafından dava açılamaması anlamına da gelmiyor. Ölmüş kişinin kişilik değerlerine hukuka aykırı müdahalenin varlığı halinde, bu ihlalin yakınlarının da kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde hukukumuzda hali hazırda yakınlarının/mirasçılarının dava açmaları ve şartların mevcudiyeti halinde özellikle manevi tazminata hak kazanmaları mümkün.
Ünlü bir kişinin ölümünden sonra onun görüntüsü, eseri, adı, fotoğrafı gibi kişiliğine ait hususların o kişinin anısını zedeleyecek, aşağılayacak, küçümseyecek ya da hakaret edecek şekillerde kullanılması yakınlarının da etkilenmesine sebep olabililir. Bu gibi durumlarda gerek özel hukukta gerekse ceza hukuku açısından kanuni yollara başvurabilmek mümkün. Bu nedenle, ilk etapta bu konudaki hukuki tartışmaların birçok farklı alana temas edebileceğini ve bu alanlardaki düzenlemelerin mevcut sorunların çoğunluğunu karşıladığını söylemek mümkün.
HAYATIMIZA YENİ GİREN BİR KAVRAM: DİJİTAL MİRAS
Bunların yanında, geçtiğimiz aylarda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin dijital miras ile ilgili verdiği bir karar oldukça ses getirmişti.
Son yıllarda hepimizin hayatı birçok alanda dijitalleşiyor, birçok özel hukuk ilişkisi hatta sosyal ilişki dijital platformlarda yürütülüyor. Bu durumdan hukuk da nasibini aldı. Kişilerin neredeyse hayatlarının merkezi olan dijital ortamdaki hayatlarının hukuka etkilerinin en önemlilerinden biri de miras hukuku alanında kendini göstermeye başladı. Kişinin aktifleri ve pasifleri ile birlikte tüm malvarlığı, mirasını oluşturur. Ama bu temel anlayış dijitalleşme sonrası büyük bir hızla değişmektedir. Kişilerin mal varlığını artık sadece taşınmazlar, arabalar, nakit paralar oluşturmuyor bunlara sanal paralar, miller, dijital oyun karakterleri, sosyal medya hesaplarında kullanılan resimler, videolar vb. birçok kalem eklendi. Bu da hayatımıza yeni bir kavram olan dijital mirası soktu.
Dijital miras kavramı için ise net bir tanım henüz yok. Alman Barolar Birliği 2013 yılındaki bir görüş yazısında dijital mirası; “fikri mülkiyet hakları, web sitelerindeki haklar ve alanlar (domains) ile sağlayıcı ile miras bırakan arasında internetin kendisinin ve aynı zamanda çeşitli internet hizmetlerinin kullanılması bakımından kurulmuş tüm sözleşme ilişkileri dahil olmak üzere dijital malvarlığının tümü” olarak tanımladı. Dijital miras kapsamına, sabit disklerde, tabletlerde, bilgisayarlarda, akıllı telefonlarda, internette, bulut sistemlerinde ve veri depolanabilecek tüm aygıtlarda depolanan veriler, ölen kişinin e-postaları, sosyal medya hesapları, web siteleri ve internet ortamında bulunan fotoğrafları, videoları, yazıları üzerindeki telif hakları dijital mirasın konusunu oluşturuyor. En basit şekli ile kişinin dijital mirası sahip olduğu tüm verilerdir.
KİŞİ “BENİ ÖLDÜKTEN SONRA ‘DEEPFAKE’ YAPMAYIN” DİYEMEZ
Kişinin dijital mirasına ölümünden sonra deepfake vb. yapılarda yer almak istediğini veya istemediğini belirtemeyecek olması da ayrı bir tartışma konusu durumunda. Bunun en temel sebebi, dijital mirasın kişinin mal varlığının bir bölümü olmasıdır. Diğer taraftan, ölen kişinin ölümünden sonra mal varlığı üzerinde herhangi bir işlemin yapılmasına izin verip vermediği ya da mal varlığının kime kalmasını istediği gibi hususları ancak hayattayken yapacağı bir ölüme bağlı tasarruf ile (genellikle bu bir vasiyetname olmaktadır) belirlemesi mümkün. Özellikle halka mal olmuş kişilerin imajları veya eserleri bakımından, bu kişilerin ölümlerinden sonra deepfake veya benzeri teknolojiler kullanılarak yeni ürün veya eserlerin üretilmesine veya üretilmemesine ilişkin arzularını dile getirmeleri ölüme bağlı tasarruflar ile yapılabilecektir. Her ne kadar bu durum mümkün olsa da özellikle bir sinema filmi, şiir gibi günümüz fikri mülkiyet hukuku açısından korunan eserler bakımından, mali haklar mirasçılara geçtiği için yeni ürün ya da eseri üretecek kişilerle mirasçıların anlaşması durumunda mevcut hukuk uyarınca bu durumun bağlayıcı niteliği olmayacaktır. Kişinin dijital mirası içinde yer alan mal varlıkları açısından ise, bu tip bir vasiyetnamenin nasıl yapılacağına ilişkin hukukumuzda açık ve net bir düzenleme yok. Bir kişinin dijital mirasının bulunduğu söz konusu hesaplara erişilebilen şifrelerin ya da gerekli bilgilerin bir ya da birkaç kişiye bırakılması halinde ilgili malvarlığının o kişiye veya kişilere bırakılmış sayılıp sayılmayacağı gibi hususlar açısından da yine bir belirlilik bulunmuyor.
HUKUKİ DÜZENLEMELER TEKNOLOJİK DEĞİŞİMLERLE UYUMLU OLMALI
Dijital mirasla ilgili söz konusu belirsizlikle nedeniyle konuyla ilgili yeni düzenlemeler getirilmesinin tartışılabileceğini vurgulayan hukukçular, “Bu düzenlemeler, ancak farklı alanlardan birçok hukukçunun bir arada çalışması ile sağlıklı bir biçimde getirilebilir. Yapılacak yeni düzenlemelerin teknolojiden olabildiğince bağımsız olması gerektiği, yani her yeni gelen teknolojik gelişme ile değişecek nitelikte düzenlemeler değil, daha geniş bir perspektiften bakarak ve teknolojilerin gelişim hızı da göz önünde bulundurularak, genel uygulanabilir nitelikte hükümlerin getirilmesinin daha sağlıklı olacağı görüşündeyiz.” şeklinde görüş bildiriyorlar.
Deepfake videolarında canlandırılan “ünlü” kişilerin öncesinde yer aldığı film vb. projelerdeki görsellerinin kullanılması da söz konusu olabiliyor. Bu açıdan bakıldığında, ilgili eserlerin deepfake geliştirme aşamasındaki kullanımının hukuki değerlendirmesi ile ilgili olarak ise:
Dağıtım hakkı ve kullanmaya izin verme hakkı fikri mülkiyet hukukunda eser sahibinin mali haklarından ve mirasçılarına intikal eder. Ancak bu mali haklar kişinin ölümü öncesinde bir sözleşme ile yapımcı vb. kişiler üzerinde de tesis edilmiş olabilir. Deepfake gibi teknolojilerle üretilen eserler ise yeni eserler ve onun eser sahibinin kim olduğuna ilişkin tartışmalar çok boyutlu. Örneğin, bu teknolojiyi üreten kişilerin mi, yoksa teknolojiyi kullanarak bu eseri meydana getiren kullanıcının mı, hatta yapay zekâ sisteminin kendisinin mi eser sahibi olacağı gibi tartışmalar devam ediyor.
Öte yandan deepfake ile kişinin ölümünden sonra üretilen eserler bakımından, ortaya çıkarılan yeni eseri oluştururken bu sistemin beslendiği kaynakların nereden elde edildiği önemli. Örneğin, bu bakımdan eser niteliğindeki önceki filmlerdeki görüntüler ve sesler kullanılarak sistemin beslenmesi/eğitilmesi söz konusu ise burada mali haklara sahip olan yapımcı şirket gibi kişilerin de bir söz hakkı olabileceği tartışılabilir. Ancak örneğin deepfake teknolojisi kişinin dijital terekesinde bulunan video veya ses kayıtlarından besleniyorsa, yine mirasçılarından izin alınması gerekebilir.
Örneğin, ölen kişi bir film kapsamında görüntüsünün/sesinin işlenme ve dağıtım haklarını tesis etmiş olsun; bu film içeriği kullanılarak deepfake ile yeni bir eser meydana getirildiğinde öncesinde tesis edilen söz konusu mali hakların buradaki yeni eser üzerinde bir etkisinin olmayabileceği da ileri sürülebilir. Çünkü bu görüş uyarınca, bu gibi bir kullanımın, taraflar arasında telif haklarına yönelik akdedilen önceki sözleşmede tesis edilen mali hakların kapsamının genişletilmesi anlamına gelebileceği de tartışmaya açık olacaktır.
Kaynak:SiberBülten
İlk yorum yapan olun