Bilişim Tarihi, Teknoloji, Yapay Zeka gibi kavramlar hayatımızın bütününü etkisi altında almış ve küreselleşme çalışmalarında herkesi kendi çatısı altına toplamışken; bu süreçte teknolojiyi yönetmiş ve yönlendirmiş bazı kişiler ve kurumların olduğu tartışmaya mahal vermeyen bir gerçek. Günümüz teknoloji devlerinden olan Apple ise bilişim ve telekomünikasyon sektörünün önde gelen kuruluşlarından. Bugüne dek oldukça fazla dile getirilen ve hikayesi anlatılan Apple’ın kuruluş öyküsünden veya Steve Jobstan bahsetmeyeceğizm size. Yönetim koltuğunda uzun yıllar sessiz bir şekilde oturan ve son birkaç yıldır hak ettiği değeri gören bir isimden bahsedeceğim size: Tim COOK’dan. Apple’dan önce IBM ve Compaq gibi büyük teknoloji şirketlerinde çalışan Tim Cook’dan. Takdiri hak eden ve Apple’ı şu anki konumuna getiren öncü isimlerden olan Cook, tarihe yön veren kişilerden.
1 Kasım 1960’da Alabama’da doğan Timothy Donald Cook, lise eğitimini tamamlayana dek Robertsdale’de yaşamını sürdürdü. Babası Donald Cook, bir tersane işçisiydi. Annesi, Geraldine Cook, bir eczanede çalışıyordu. Tim Cook’a aile içerisinde rol model olacak başarılarla dolu bir aile geçmişi veya zenginlik içerisinde geçirdiği çocukluk veya gençlik yılları yoktu ancak Tim Cook’un buna ihtiyacı da yoktu.
Cook, 1982 yılında, Alabama Auburn Üniversitesi endüstri mühendisliğinden mezun oldu. 1982 yılında, henüz Microsoft veya Windows adının dahi bilinmediği günlerde, zekası ve başarılarıyla ön planda olan Cook piyasanın bilişim devi olan IBM’in bünyesine katılmayı başardı. Şirketin Kuzey Amerika bilişim departmanından sorumlu müdür oldu. 1996 yılında Cook’a, MS hastalığı tanısı kondu, teşhis sonrasında dünyaya ve yaşama bakış açısının tamamen değiştiğini söyleyen Cook, artık kendisine oldukça farklı bir misyon edindiğini dile getirmişti. Edindiği yeni dünya görüşünü benimsediğinden beri, girişim ve yardımseverlik konularında oldukça çaba sarf eden Cook, yardım amaçlı bisiklet yarışları dahi düzenliyor. Sonraki yıllarda bu teşhisin yanlış olduğu ortaya çıksada bu dönemin Tim Cook’un hayatında oldukça önemli bir sürece ev sahipliği yaptığını görmek hiç zor değil.
IBM de çalıştığı on iki yılın ardından IBM’den ayrılmaya karar veren Cook, Integrated Electronics adlı bir şirkette COO (şef operasyon sorumlusu) olarak çalışmaya başladı. 1997 yılında ise dönemin en yeni PC üreticisi şirketlerinden olan Compaq da, Kurumsal Malzemelerden sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi.
Apple Macerası:
Steve Jobs, 1997 yılında Gil Amelio’nun CEO’luk vazifesinden istifa etiğini açıklamasının ardından Apple şirketinin CEO’su olarak göreve başlamıştı. Apple’ı başarıya ulaştıracak olan yönetim bölümü için, vizyon sahibi ve girişken bir çalışan arayışı içinde olan Jobs, Cook’taki potansiyeli fark etmiş ve onu Apple’ın geleceği için güçlü bir aday olarak görmüştü. Karşılıklı görüşmelerin neticesinde Cook, Apple şirketinde operasyonlardan sorumlu kıdemli başkan yardımcısı olarak göreve başlamıştı.
Tim Cook o zamanki süreç ile ilgili:
“Compaq’ın menfaatini düşünen insanların da beni en iyi tanıyanların da tavsiyesi aynıydı: Yoluma Compaq şirketi ile devam etmemi söylüyorlardı. Ama ben beynimin sol tarafını değil, sezgilerimi dinledim. Hem de kimseyi umursamadan! Steve’le yaptığım görüşmenin ilk beş dakikasında, atın ölümü arpadan olsun deyip Apple’a katılmaya karar vermiştim. Sezgilerim, yaratıcı bir deha için çalışmak, üstelik büyük bir Amerikan şirketini diriltecek olan yönetim ekibinde yer almak gibi bir fırsatın insanın karşısına ancak hayatında bir kere çıkacağını söylüyordu.”
Steve Jobs için işler daha da zordu. 1997 yılında Apple tüm sektörün diline düşmüş bir alay konusuydu: Microsoft’un en yakın ortaklarından biri olan Michael Dell bir keresinde Jobs’ın yerinde olsaydı, şirketi çoktan kapatmış, hatta hissedarlara paylarını dağıtmış olacağını söylemişti.
Cook’un başlangıçta yaptığı en büyük işlerden biri, Apple’ın kendi fabrikalarını ve depolarını kapatıp bunları sözleşmeli üreticilerle değiştirerek, cihazların daha büyük miktarlarda üretilebilmesini ve daha hızlı teslim edilebilmesini sağlamak oldu.
Tim Cook yaptığı işi şöyle tanımlıyordu: “Bir şirket tıpkı süt ürünleri mantığıyla yönetilmeli. Son kullanma tarihi geçip de tazeliğini yitirirse ciddi bir problemin var demektir.”
Cook, 2005’ten başlayarak, şirketin geleceği için gerekli zemini oluşturacak yatırımlar yaptı. iPhone ve iPad’in temelindeki bilgisayar depolama bileşeni olan flash bellek üreticileriyle kritik anlaşmalar yapmak da dahil olmak üzere, yapılan pek çok yatırım Apple’ı bugünkü konumuna kavuşturma yolunda atılmış ilk adımlardı.
Cook’un öngörüsü, rakip firmaların telefon veya tablet üretimine giriştiklerinde Apple’ın geride bıraktığı küçük fabrika kapasitesi ve bileşenleriyle rekabet etmek zorunda kalacağı yönündeydi. Dediği gibi de oldu. Cook’un yönetim becerisi sayesinde şirket içindeki nüfuzu arttı. Şirketse her geçen gün büyümeye devam ediyordu. İşlerin bu noktaya gelmesinde Cook’un payı büyüktü. Şirket bünyesinde etkisini arttıran Cook, şirket içinde acımasızlığı, hesap sorar tarzı, bir şeyleri doğru yapıncaya kadar uzattığı toplantıları, saat gözetmeksizin attığı ve cevabını beklediği mailleri ile ün salmıştı.
Ve 2007’de Apple, her şeyi değiştirecek olan cihazı iPhone’u tanıttı. Aynı yıl, Jobs, Cook’u şirketin merkezine biraz daha yakınlaştırarak kendisini COO, yani operasyon müdürlüğü görevinin başına getirdi. Çalışanların anlattığına göre, bu işle uğraştığı sırada zaten işin büyük kısmını Cook yürütüyordu. Jobs yalnızca önemli kararları almak için oradaydı. Cook halka açık etkinliklerde daha fazla görülmeye başladı; yeni görevi yöneticiler, müşteriler, ortaklar ve yatırımcılarla daha sık muhatap olmasını gerektiriyordu.
2003 yılında Jobs’a kanser teşhisi konuldu, durum gittikçe kötüleşiyordu. 2009 yılında Cook, Jobs’a karaciğerinin bir bölümünü vermeyi teklif etti. Çünkü nadir görülen bir kan grubunu paylaşıyorlardı. Ama Jobs teklifi kesin bir dille reddetti. 2009 yılında, Tim Cook, hastalığı nedeniyle izine ayrılan Steve Jobs’ın yerine geçici bir süre için CEO pozisyonuna getirilmişti.
CEO’luğa Geçiş:
Ocak 2011’de tekrar geçici CEO pozisyonuna getirilen Cook, Jobs’ın sağlık sorunları nedeniyle görevinden ayrılmasının ardından yönetim kurulu tarafından 2011 yılının Ağustos ayında Apple’ın yeni CEO’su seçildi. Jobs Ekim 2011’de öldüğünde, Cook ona olan saygı ve hürmetini Apple şirketi önündeki bayrakları yarıya indirerek gösterdi. Cook’un yerini dolduracağı isim başarısını kanıtlamış, büyük bir isimdi. Şirket telefonu iPhone dünya çapında sevilen bir ürün ve Jobs gelmiş geçmiş en büyük CEO’lardan biri olarak görülüyordu. Hal böyle olunca, Apple’ın Cook’un yönetimi altında da aynı başarıyı devam ettirip ettiremeyeceği konusunda pek çok belirsizlik vardı. Ancak Cook, endişelerin yersiz olduğunu göstermeyi başardı.
Cook Yönetimindeki Apple
Cook, büyük şirket etkinliklerinde sahne alan ünlü yıldızların gösterileri de dahil olmak üzere, birçok önemli Apple geleneğini canlı tuttu. Tabii Jobs’un ünlü “One more thing” (bir şey daha) adı altında gerçekleşen ürün duyurularını da. Cook yönetimin başına gelince değişen şeyler oldu. 2012’de, iOS’un başkan vekili Scott Forstall görevinden ayrıldı. Tim Cook, bunca koşuşturmanın içinde dahi özel hayatını gözlerden uzak yaşamaya devam ediyordu. Yürüyüşü, bisiklete binmeyi ve spor yapmayı sevdiği bilinen Cook, Şirkete ait spor salonunda egzersiz yapmıyor ve ev hayatıyla ilgili ayrıntıları ise paylaşmamayı tercih ediyordu. Bu gizlilik, hakkında çeşitli spekülasyonlara yol açmaya başlayınca bu iddialardan sıkılmış olan Tim Cook, 2014 yılında bir dergiye verdiği röportajda eşcinsel olduğunu resmi olarak ilan etmiş ve yalnızca yaptığı işle anılmak istediğini belirten Cook, böylece hakkındaki tüm iddialara son noktayı koymuştu.
Apple bugün Cook’un liderliğinde dünyanın en değerli şirketi olup iPhone, MacBook ,iPad gibi pek çok farklı ürünlerle piyasadaki liderliğini korumaya devam ediyor. 2015 yılında Apple, Jobs sonrası dönemdeki ilk yeni ürünü olan Apple Watch’u piyasaya sundu. Başarılı girişimler ve yönetimle hayatının akışını sadece kendisi değiştiren bir insan olarak bugün CEO’su olduğu Apple şirketi 523 milyar dolar değerindeki servetiyle dünyanın en değerli şirketi. Cook’un net serveti ise açıklanan verilerde yaklaşık 400 milyon dolar olarak biliniyor.